#1576
Zehra ekinci
Katılımcı

1930 yılına kadar klasik yönetim teorisi, işletmelerin yönetim ve organizasyonel işleyişine yön veren teori olarak kullanılmıştır. Ancak 1929 yılında dünya ekonomik krizinin etkisiyle işletmelerde çeşitli organizasyon problemlerinin artması, klasik teorinin eksiklerinin hissedilmeye başlamasına neden olmuştur. Aynı tarihlerde Hawthorne araştırmalarının sonuçlarının açıklanması, örgütleri incelemede neo-klasik teorinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. İlk kez William G.Scoot tarafında ortaya atılmıştır. .Bu yeni yönetim anlayışının en önemli özelliği, klasik teorinin eksik bıraktığı insan unsurunu araştırma konusu yapmasıdır. Neo-klasik yönetim teorisi temelde klasik yönetim teorisinin görüş ve ilkelerine dayanmakla birlikte klasik kuramın çalışanları üretim sistemindeki makinler gibi duygusuz ve sistemin birer parçası gibi düşünülmesi karşısında durmaktadır. Bu anlayışa göre örgütlerin en önemli değeri insandır ve çalışanlar bu anlayış çerçevesinde algılanmalı ve değerlendirilmelidir. Neo-klasik teori; çalışanların davranışları ile örgütsel yapı arasındaki ilişkileri incelemektedir. Dolayısıyla bu teori “davranışsal teori” ya da “örgütsel davranışsal teori” olarak da adlandırılmaktadır.
D.MCGREGOR’UN X VE Y KURAMLARI
X KURAMI:
1. Çalışanlar işlerini sevmezler
2.Çalışanlar değişime açık değillerdir
3.Çalışanların ufku açık değildir geleceği göremezler
4.Çalışanlar sorumluluk taşımazlar, risk yöneticinin omuzlarındadır
5.Çalışanlar yönetilmek ister, yönetmek istemezler.
Y KURAMI:
1.Çalışanlarda çalışma isteği ve azmi vardır
2.Çalışanlar kendilerine yol çizebilir ve doğru seçimler yapabilir
3.Çalışanlar kendilerini kontrol edebilir.
4.Çalışanlar sorumluluk alabilirler