Front Page › Forumlar › Kamu Yönetimi Çalışma Alanları › Yönetim Bilimleri › Sistem Yaklaşımı › Yanıtla: Sistem Yaklaşımı
Sistem Yaklaşımı, örgüt ve yönetim kuramlarını “modern örgüt ve yönetim kuramları” evresine geçiren dönüm noktası olarak kabul edilir. Bu yaklaşımın örgüt ve yönetim dünyasına bakışı değiştiren etkisi olmuştur. Önceki dönemlerde genellikle belirli bir alanda çalışmalar yürütüldüğü için bir okul adıyla anılıyordu. Fakat sistem yaklaşımında tek bir alanda çalışılmamış, farklı alanlarda da çalışmalar yapılmıştır. Bundan dolayı tek başına bir okul olarak nitelendirilemez.
Sistem Yaklaşımı 20. yy’ın başında, özellikle fen bilimleri arasında gelişmeye başlamıştır. Biyolog Ludwig Von Bertalanfy’ın organizmalar üzerinde yaptığı biyolojik çalışmalar sonucu ortaya çıkmıştır. Sosyal Bilimciler de bu sistemi örgütlerde uygulamışlardır. Bundan dolayı “Genel Sistem Yaklaşımı” olarak ele alınmıştır.
Bu yaklaşıma göre sistemler alt sistemleriyle etkileşimdedir, alt sistemler birbirini etkiler ve çevreyle de etkileşim halindedirler. Sistem yaklaşımı küçük parçayı analiz ederek bütünü anlamaya çalışan bir yaklaşımdır.(Tümevarım) Bu sistemi sosyal bilimler alanına uygulayan isimler Daniel Katz ve Robert L. Kahn dır.
Bu isimler öncelikle Neoklasik dönemdeki gibi örgüt içi motivasyonları ele alırlar. O dönemden farklı olarak çevrenin örgütün iç yapısını değiştirdiğini söylerler.
Genel Sistem Yaklaşımının bazı temel kavramları vardır. Bunlardan “sistem” belli bir amaç doğrultusunda birbirleriyle etkileşen parçalardan meydana gelen bütündür. Birinde meydana gelen değişiklik diğer parçaları da etkiler. “Alt sistem” sistemi meydana getiren alt parçalardır ve üst sistemin hedefleri doğrultusunda çalışırlar. Bir diğer kavram “çevre”dir. Sistem bir çevre içinde yer alır. Her sistemin olduğu gibi örgütlerin de bir çevresi vardır. Bu çevre sistemi ve alt sistemleri etkiler ve sistemden etkilenir. Örgütün içerisine çevreden dahil olan unsurlara da (enerji , hammadde, sermaye vs.)”girdi” denir. Girdilerden sonra oluşan sürece “dönüşüm süreci” denir. Bu süreç sonucunda örgütün çevreye verdiği ürüne de “çıktı” denir. “Kapalı sistem”, çevresi ile girdi- çıktı alışverişinde bulunmayan sistemler; açık sistemler ise tam tersi, çevresi ile girdi-çıktı alışverişinde bulunan, çevresiyle etkileşim içinde olan sistemlerdir. Sistemlerin giderek düzensizleşmeye ve bozulmaya meyilli olduğunu belirten kavrama ” entropi” denir. Bozulmaya giden gidişatına “pozitif entropi”, toparlanmaya giden gidişatına “negatif entropi” denir. Açık sistemlerin çevrelerinden aldıkları sinyallere “geribildirim” denir. Sistemin düzenli bir şekilde çalışması için “denge”de olması önemlidir. Sistemlerde denge; dinamik denge ve durağan denge olarak ikiye ayrılır. “Durağan denge” denge noktasının değişmediği, sabit olduğu anlamına gelir. “Dinamik denge”de ise sabit bir denge noktası yoktur. Koşullara bağlı olarak değişebilir.
W.R. SCCOTT’a göre sistemler üçe ayrılır:
RASYONEL SİSTEMLER: Örgütün bir makine olarak ele alındığını ve çalışanların da bu makinenin birer dişlisi gibi görüldüğü sistemlerdir. Klasik dönemdeki kuramlar bu sistemler içerisine girer ve bu kuramlar aynı zamanda çevreleriyle etkileşimleri olmadıkları için kapalı sistem modeli özelliği gösterirler.
DOĞAL SİSTEMLER: Çevrenin varlığından haberdar fakat onunla etkileşime girmeyen sistemlerdir. Örgütün iç sistemlerinin alt sistemleriyle olan ilişkisi üzerinde durulur. Neoklasik dönemdeki örgüt modelleri örnek verilebilir.Fakat Scott Neoklasiklerin örgütünün de kapalı sistem olduğunu söyler.
AÇIK SİSTEMLER: Örgütün sadece yapısına değil; çevresine, çevresiyle arasındaki ilişkiye, etkileşime önem veren sistemlerdir.
SİBERNETİK SİSTEM OLARAK ÖRGÜTLER:
Norbert Weiner isimli matematikçi tarafından 1940’larda geliştirilen bir alandır. Kendisini yeniden programlayabilen, kendi kendisini düzenleyen sistemlerdir. Alt sistemlerin ve üst sistemlerin birbirleriyle uyumu sayesinde sistem kendi kendisini kontrol eder ve hedef doğrultusunda çalışır. Sibernetik sistemlerdeki alt sistemlerin birbiriyle etkisi ve çevreyle etkileşimi sonucunda kendilerini yeniden programlamaları doğal ve açık sistem anlayışının etkisi olduğunu gösterir. Değişen sisteme göre kendini yeniden düzenleyip uyum sağlamak; insanlarda düşünme, analiz, hayvanlarda içgüdü, makinelerde de programlama şeklinde olur.
KENNETH BOULDİNG’E GÖRE SİSTEMLER:
1956’da İktisatçı Kenneth Boulding “General Systems Theory-The Skeleton of Science” ismiyle yayınlanan makalesinde Weiner’in sibernetik kavramıyla Von Bertalanfy’ın genel sistem kuramını birleştirir. Burada 9 kademe halinde hiyerarşik bir sınıflandırma var. (Basitten karmaşığa) Her üst rakamdaki sistem tipi alt rakamdaki sistem tipinin özeliğini taşır.
1) ÇERÇEVE SİSTEMLER: Basit, somut, işlevi olmayan, masa, sandalye, kalem vs. şeklinde durağan olan yapılardır.
2) MUNTAZAM SİSTEMLER: Önceden belirlenmiş hareketleri olan basit ama dinamik sistemlerdir. Saat yada güneş sistemi örnek verilebilir.
3) SİBERNETİK SİSTEMLER: Kontrol mekanizması olan sistemlerdir. Termostat örnek verilebilir.
4) AÇIK SİSTEMLER: Çevresiyle etkileşim halinde olup, çevreden girdi alıp yine çevreye çıktı veren sistemlerdir. Hücreler örnek verilebilir.
5) TASARIMLI BÜYÜME SİSTEMLERİ: Taklit ederek değil önceden kodlanmış talimatlar aracılığıyla oluşan sistemlerdir. Çoğalan sistemlerdir.
6) İÇ FARKINDALIĞI OLAN SİSTEMLER: Çevreden bilgi alıp yorumlayan, organize edilen, iç farkındalığı gelişen sistemlerdir. Hayvanlar örnek gösterilebilir.
7) SEMBOL KULLANABİLEN SİSTEMLER: Bilinci olan, dil vb. sembol sistemlerini kullanabilen sistemlerdir. İnsan örnek verilebilir.
8) SOSYAL SİSTEMLER: insan gruplarının oluşturduğu sosyal sistemlerdir.
9) AŞKIN(FİZİK ÖTESİ) SİSTEMLER: “Kaçınılmayan bilinmezler” olarak da tanımlanır. Var olduğunu bildiğimiz ama somut olarak ortaya koyamadığımız sistemlerdir. Kendinden önceki tüm sistemlerin özelliklerini taşır ve en gelişmiş sistemdir.
DEĞERLENDİRME:
Sistem yaklaşımı, örgüt ve yönetim kuramlarında bir kırılma noktası olarak kabul edilir. Modern örgüt kuramlarının başlangıcına işaret eder. Burada ilk kez “çevre” kavramı örgütün içine girmiştir. Örgüt kuramları, örgüt ve yönetim bilimi içerisinde sistem yaklaşımından sonra ilgisini özellikle örgütün çevresini ve çevresiyle olan ilişkilerini açıklamaya yöneltir.
Sistem Yaklaşımına yöneltilen bazı eleştiriler vardır. Bunlar şöyle özetlenebilir:
Sistem yaklaşımının içerisinde bulunan kavramlardan olan “sınır” kavramının gerçek hayatta örgüt analizinde uygulanması zordur. Bir diğer sorun, sistem yaklaşımında tüm evren üst sistem ve alt sistem bağlantısı içerisine girer. Sistem silsilesine dahil olmayan şeyin ne olduğu bilinmemekte ve doğru bir şekilde analiz edilememektedir. Bir diğer eleştiri, denge gibi kavramların fiziki, biyolojik ve sosyal sistemlerde farklı anlamlara gelebilmesi, özellikle beşeri sistemlerin dengesinin ne olduğunu tespit etmenin zorluğudur. Ayrıca Sosyal sistemler çok sayıda değişken içerdikleri için matematik formüllerine indirgenemiyor. Sosyal sistemler daha serbest işleyen alt unsurlardan meydana gelir ve genel sistem kuramının öngördüğü gibi bir alt sistemde oluşan değişiklik diğer alt sistemleri aynı şekilde etkileyemeyebiliyor. Bu da iç veya dış değişikliğin sistem davranışı üzerindeki etkisini öngörmeyi zorlaştırmaktadır. Sistem Yaklaşımı “soyut ve genel kavramlara ve açıklamalara yer vermiş, uygulanabilir ilkeler geliştirmemiştir” eleştirisi en sık yöneltilen eleştirilerden biridir.